Memedeki kitlelerin takibi | Op. Dr. Berkhan Savaşçın
Bu, memedeki kitlelerin takibindeki ana kriter, kitlelerin niteliği hakkında bilgi sahibi olmaktır. Memedeki kitleyi ilk tanı koyduğunda, iyi bir teknikle radyolojik inceleme yapıldıysa ve görüntüleme tekniği doğru kullanıldıysa, sonraki takipleri de o denli kolay olacaktır. Bir defa memedeki kitlelerin ne içerdiği önemlidir. Genelde Türkiye'de her on kadından beşinde görülen, memenin kistik hastalığı diye adlandırdığımız, içi sıvı dolu kistik kitlelerin takibinin normal memelerden bir farkı yoktur. Her ikisi de yılda bir kez takip edilmelidir. Ancak doku içeren, yani içinde sıvı değil, solid dokunun olduğu kitlelerin takibinde yapılan görüntüleme incelemesinin kalitesi ve tekniği önemlidir. Ultrason, mamografi ya da MRI ile bu kitlelerin yapısal incelemesi yapıldıktan sonra, hangi şartlarda takip edileceği de belirlenir.
Eğer memedeki kitleler kistik ise, bunlara yönelik bir cerrahi işlem veya biyopsi gibi ön incelemelere genellikle gerek yoktur. Ancak bu kistlerin içinde solid dokusal bir gelişim varsa ve bu gelişim risk taşıyorsa, o zaman BIRADS dediğimiz kriterler incelenerek, ek tetkik gerekli olup olmadığı radyologlar ve cerrahların ortak kararıyla belirlenir. BIRADS (Breast Imaging Reporting and Data System), bir ile başlayıp beşe kadar gider. Bir, tamamen normal bir meme anlamına gelirken; iki, kitlelerin varlığına rağmen yüzde yüz iyi huylu olduğunu belirtir; üçte, yüzde seksenlere varan iyi huylu olasılığı vardır; dörtte, yüzde altmış-yetmişlere varan iyi huylu olasılığı bulunur; beşte ise yüzde yetmiş-seksen kötü huylu olma olasılığı yüksektir. Tabi ki bu numaralama sisteminin alt grupları da vardır ve onlar da önemlidir. Eğer bir kitleye BIRADS 4C, 4B ya da 5 deniyorsa, kanser açısından riskli bir kitle demektir.
Şu da unutulmamalıdır ki, 55 yaş üstünde ortaya çıkan yeni kitlelerin yüzde seksen beşinde kötü huylu risk vardır. Dolayısıyla bu yaştan sonra ortaya çıkan solid kitlelerden biyopsi yapmadan izlemek çok doğru bir davranış şekli değildir. Buna karşılık, 10 ile 20 yaş arasında ortaya çıkan, içi sıvı dolu kistik kitlelerin kanserleşme oranı sıfırdır. Dolayısıyla, bu tür kitleleri takip etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bu durumda, herkesin anlayacağı şekilde şunu söylemek gerekir ki; yapılan tetkiklerde kitlenin içinde sıvı ya da doku olup olmadığı, kitlenin çevresinin düzenli olup olmadığı, içinde küçük kireç odaklarının bulunup bulunmadığı ve damarlanmanın varlığı kitlelerin takibi açısından önemli kriterlerdir. Bu kitleler, bu özelliklerine göre bazen hemen bir biyopsi ile incelenmeli, bazen de 3 ya da 6 aylık aralarla takip edilerek izlenmelidir. Ancak burada asıl olan, radyoloji ve cerrahi bölümlerinin ortak karar vermesi, yani görüntüleme ve muayenenin beraber değerlendirilmesidir.
Biz genellikle katı, yani içinde doku olan solid kitleleri, hele içinde kireç odakları varsa ve düzensiz bir kanlanma gösteriyorsa, biyopsi yapmadan takip etmek istemeyiz. Mutlaka içinden örnek alır, iyi huylu çıkmışsa kısa aralıklarla ve MRI ile değerlendirerek takibini yaparız. Ancak yapısında hiçbir değişiklik olmayan, kanlanma göstermeyen kitleler, belki başlangıçta 3-6 aylık aralarla, daha sonra ise yıllık takiple, normal bir meme takibi gibi izlenebilir. Burada iyi bir görüntüleme ve iyi bir muayenenin önemi açıktır.